Günlük özel ya da kamusal yaşamda kişiler çeşitli nedenlerle karşı karşıya durabilirler; karşılıklı olarak hoşa gitmeyecek sözler de sarfedebilirler.
Böyle durumlarda, taraflar birbirlerini “haddini bilmek ya da aşmamak üzere” uyarırlar.
Aslında kamu ya da özel yaşamda muhatap ya da tanık olduğumuz pek çok benzer olayda insanların birbirlerini “haddi aşmakla” suçlayıp, “sınır bildirmek”le terbiye etmeye çalıştıklarını da biliriz.
Kamusal ya da özel yaşamda her kişinin varsayımsal olarak, bir haddi / yaşam sınırı vardır
ve de bu had sınırları / yaşamda genişleme sınırları olarak
aynı anda o kişinin hukuksal varoluş sınırını bildirmektedir ki;
asıl aşılmaması gereken de / istenen de işte varsayımsal bu hak / hukuk sınırlarıdır.